Bağımsız Çalışan Doktorun Sorumluluğu
Tıbbi yardım ve müdahale nedeni ile doktorların hukuki sorumlulukları bakımından tek bir hukuki kavram ve dayanaktan söz etmek mümkün değildir. Hastanın rızasının ve iradesinin aranmadığı istisnai durumlar dışında kural olarak doktor ile hasta arasında bir sözleşme ilişkisi kurulmakta ve tıbbi yardım bu çerçevede yapılmaktadır.
Hasta ile hekim arasındaki doğrudan ilişkisinin türü hakkında öğretideki baskın görüş “vekâlet sözleşmesi” olup, Yargıtay’ın yerleşik kararları da bu yöndedir. Bu niteleme gereği, tedaviden ve hekim hatasından zarar gören hastanın açacağı tazminat davasında Borçlar Kanunu[1] 502. Maddesi dayanarak vekâlet sözleşmesine aykırılık hükümleri uygulanacaktır. Sözleşmeye “vekâlet sözleşmesi” deyince, hekim bakımından ön plana çıkan en önemli unsur, işi özenle yapma borcudur.
[1] O4.02. 2011 tarih ve 27836 sy. RG
Hekim, kendisine başvuran hastaya müdahalesini özenle yapmak zorundadır. Onun bu sözleşmeden kaynaklanan borcunun, doğru dürüst yerine getirilip getirilmediğinin temel kıstası “özen borcu” dur
Bazı durumlarda örneğin bir kaza sonucunda hastaneye götürülen hastaya doktorun hastanın rızası arayacak durumda olmadığı bir durumda mesleği gereğince müdahale etmesi BK. 527. Maddesi hükümlerine göre vekâletsiz iş görme hükmündedir.
Tedavi sözleşmesinin “hizmet sözleşmesi” olduğu görüşü Alman Hukukunda benimsenmiştir. Alman Özel Hukukunda hasta-hekim ilişkisi hizmet sözleşmesi hükümleriyle çözümlenmektedir. Bunun nedeni, Alman Hukukunda vekillik sözleşmesinin kesinlikle karşılıksız olmasıdır. Oysa ülkemizde hekim, bir ücret karşılığında hastaya bakmaktadır[2].
[2] Çelik Ahmet ÇELİK, TAZMİNAT VE ALACAKLARDA SORUMLULUK VE ZAMAN AŞIMI Ankara, 2012, s. 720
Bazı durumlarda hekim ile hasta arasındaki ilişkiye eser (istisna) sözleşmesi hükümleri uygulanmalıdır. Bazı tıbbı müdahaleler örneğin; estetik ameliyatlar gibi bu durumlarda oluşan zararlara BK. eser sözleşmesine ilişkin hükümleri uygulanmaktadır. Eser sözleşmelerinde sadece bir hizmette yerine getirmekle kalmayıp aynı zamanda “eser” denilen olumlu-olumsuz bir sonucun taahhüdü söz konusudur. Sonuç gerçekleşmezse, meydana gelen zarardan doktor (yüklenici) sorumlu olur.
Bağımsız çalışan doktorun hastaya karşı yükümlülükleri; başvuran hastaya karşı teşhis koyma, uygun tedavi yöntemini seçme ve uygulama, hastayı aydınlatma ve tedavi için rızasını alma, sadakat, özen gösterme, kayıt tutma ve hastaya ilişkin sır saklama yükümlülükleri bulunmaktadır. Bağımsız çalışan doktorların tıbbı müdahaleden dolayı vermiş oldukları zararlara karşı adli yargıda dava açılır görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemeleri’dir.
Kamu hastanelerinde Çalışan Doktorun Sorumluluğu
Kamu hastanesi, vatandaşlara sağlık hizmeti sunmak amacıyla kurulmuş olan ve kamu yönetiminin içinde yer alan teşekküldür. Kamu hastanelerine; devletin resmi hastaneleri ile il özel idareleri ve belediyeler tarafından açılan hastanelerin dâhil olduğu sonucuna varılabilir. Bu hastanelerin yan ısıra askeri hastaneler ile Üniversite hastanelerinin de kamu hastanelerine dâhil olduğu doktrinde eskiden beri kabul edilmektedir.
Sosyal Sigortalar Kurumu’na bağlı hastanelerin statüsü doktrinde tartışmalı olmakla birlikte Yargıtay tarafından da özel hastane olarak kabul edilmektedir. Ancak bu hastanelerin Sağlık Bakanlığına devredildikten sonra kamu hastaneleri niteliği taşıdığı tartışılmaz. Hastanın bir kamu hastanesine başvurması durumunda, hastane ve hekim ile hasta arasında sözleşme ilişkisi söz konusu olmaz. Devlet hastanelerinde kamu hizmeti verildiği için buradaki ilişki vekâlet ilişkisi olmayıp hizmet sözleşmesi kapsamında değerlendirilir.
Kamu hastaneleri ve sağlık personelinin sorumlulukları, kural olarak, hizmet kusuru sayılmakta, bu hastanelerde çalışan hekimin kamu personeli olmasının ceza hukuku bakımından en önemli sonucu, hakkında ceza davası açılabilmesi için ilgili hakkında soruşturma izni verilmesi gerekmesidir. İdare hukuku bakımından ise, tıbbi müdahale sonucunda meydana gelen zararlar bakımından, idarenin birinci ve asli derecede sorumlu olmasıdır.
Kamu hastanesinde çalışan doktorun hastanede yaptığı ameliyat ya da klinikteki tedavi aslında bir idari eylemdir. Bu nedenle, tedavi nedeni ile hastaya verilen zarar ile ilgili uyuşmazlıklar da idare hukukunun konusunu oluşturmaktadır. Anayasanın 129/5. Maddesinde belirttiği üzere, kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan zararların giderilmesi için ancak idare aleyhine tazminat açılabilir. Yine, 2577 sayılı İdari Yargılama Usul Kanunun 2. Maddesi uyarınca idari eylem ve işlemelerden kişisel hakları zarara uğrayanlar idari yargıda dava açabilirler.
Kamu hastanelerinde çalışan doktorların verdikleri zararlara karşı açılacak davalarda görevli mahkeme ‘’ İdari Mahkemeleri’’ olacaktır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu tarafından verilen bazı kararlarda, hizmet kusuru ve kişisel kusur ayırımı yapılmakta ve kişisel kusurlardan dolayı hekimler aleyhine hukuk mahkemelerinde tazminat davası açılabileceği sonucuna varılmaktadır. Kanımızca kamu hastanelerinde çalışan doktorun kişisel kusurundan hukuk mahkemelerinde dava açılabileceğine yönünde karar verilse de doktorun idarenin ajanı olmasından ve idare adına hareket etmesinden dolayı her ne kadar kişisel kusuru olsa da idari yargıda davası açılması gerekmektedir.
Özel Hastanelerde Çalışan Doktorun Sorumluluğu
Hastanelerin işletmeciliği özel hukuka tabi ticari bir faaliyet olmakla birlikte, sağlığı ilgilendiren faaliyet alanı olması sebebi ile devletin sınırlama ve denetim yetkisi içerisinde kalmaktadır. Özel Hastaneler, 24.05.1933 tarih ve 2219 sayılı Hususi Hastaneler Kanununda düzenlenmiş ve bu kanunun 1. Maddesinde tanımlanmıştır.
Bu tanıma göre; kamu hastaneleri dışında olmak üzere ,
’’ yatılarak tedavi etmek veya yeni hastalık geçiren zayıfları yeniden eski kuvvetlerini buluncaya kadar sıhhi şartlar içinde beslemek ve doğum yardımında bulunmak için açılan ve açılacak olan sağlık yurtları özel hastanelerden sayılır’’ Bu hastanelerin açılışı, işleyiş ve kapanış hakkında bu kanun hükümleri uygulanır.
Hasta ile hastane işletmecisi arasındaki hukuki ilişkinin birkaç sözleşme türünü içeren birleşik bir sözleşme ilişkisi olduğu belirtmektedir. Doktrinden ‘’ hastaneye kabul sözleşmesi ‘’ adı verilmektedir. Hastaneye kabul sözleşmesi yatarak tedavi yapılması gereken hastalar bakımından söz konusudur. Ayakta tedavi gören hasta ile hastane arasında hastaneye kabul sözleşmesi yapılamaz. Hastaneye kabul sözleşmesinde ikili bir yarım yapmak mümkündür. Hasta ile hekim arasında sözleşme olmayıp yalnız işletici ve hasta ile sözleşme varsa , ‘’ Hekimlik sözleşmesi olmaksızın tam hastaneye kabul sözleşmesi’’ söz konusudur.
Hasta ile hastane işletmecisi arasındaki hukuki ilişkinin birkaç sözleşme türünü içeren birleşik bir sözleşme ilişkisi olduğu belirtmektedir. Doktrinden ‘’ hastaneye kabul sözleşmesi ‘’ adı verilmektedir. Hastaneye kabul sözleşmesi yatarak tedavi yapılması gereken hastalar bakımından söz konusudur. Ayakta tedavi gören hasta ile hastane arasında hastaneye kabul sözleşmesi yapılamaz. Hastaneye kabul sözleşmesinde ikili bir yarım yapmak mümkündür. Hasta ile hekim arasında sözleşme olmayıp yalnız işletici ve hasta ile sözleşme varsa , ‘’ Hekimlik sözleşmesi olmaksızın tam hastaneye kabul sözleşmesi’’ söz konusudur.
Hasta ile tedaviyi fiilen gerçekleştiren doktor arasında sözleşme ilişkisi bulunmadığından, tedaviden dolayı uğradığı zararlara karşı hastane işletmecisine karşı BK. 116. Maddesine yardımcı kişi çalıştıran olarak hastane işletmecisine dava açar. Hekimle hasta arasında sözleşme olmadığında hekime karşı dava açılamaz. Ancak hekimin verdiği zarar aynı zamanda haksız fiil ise haksız fiilin faili olan hekime karşı BK. 49. vd. mad. göre hastaya karşı sorumlu olur.
Hasta ile işletmecisinin yanın hekim ile hasta arasında ayrıca bir sözleşme varsa bu takdirde ‘’ hekimlik sözleşmesi ilaveli tam hastaneye kabul sözleşmesi’’ adı verilmektedir. Buradaki sorumluluk işleten açısından hem sözleşme, hem haksız fiil BK. 116. Mad. dolaysı ile sorumluluğu bulunmaktadır. Hekim açısında sorumluluk ise verdiği zararlardan dolayı da sözleşme (BK. 112) ve haksız fiil (BK. 49 vd.) hükümlerine göre sorumlu olur.
Hekim ile hastane işletmecisi arasında ise Ölüm ve bedensel zararlara nedeniyle tesislerden kaynaklanan işletme kusurlarından ve yardımcı kişilerin eylemelerinden (hekim ve diğer sağlık personelinin kusurlarından) dolayı özel hastaneler karşı açılacak davalarda görevli mahkeme, ‘’ Asliye Hukuk Mahkemeleri’’ olacaktır